6 Kasım 2016 Pazar

3. DOLAŞIM ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Dolaşım, kan dolaşımı ve akkan (lenf) dolaşımı olarak iki başlık altında anlatılacaktır.

3.1. Kan Dolaşımı  

       Kan dolaşımı, büyük (sistemik) dolaşım ve küçük (pulmoner) dolaşım olarak ikiye ayrılır. Ayrıca kan dolaşımı içinde portal dolaşım ve plesental dolaşıma da yer verilecektir
.
3.1.1. Büyük Kan Dolaşımı (Sistemik Dolaşım)  

       Büyük kan dolaşımı, sol ventrikülden başlar, sağ atriumda sona erer. Ventriküllerin kasılması ile sol ventriküldeki temiz kan aorta pompalanır. Aort, kalpten çıktıktan sonra sola doğru bir yay çizerek ikiye ayrılır. Üste giden arterler baş ve kollara, alta ayrılan arterler ise birçok yan arterle mide, pankreas ve barsaklar gibi bütün iç organlara ve alt ekstremitelere yayılır. Doku ve organlara ulaşan bu arterler, çok sayıda kapiller damarlara ayrılır. Bütün madde alış verişi, bu kapillerdeki kan ile doku hücreleri arasında olur. Özellikle temiz kandaki oksijen dokulara, karbondioksit ise kana geçer. Kirlenen kan, kapillerden venlere iletilir. Vücudun alt bölgesinden toplanan kan vena cava inferior yoluyla, üst bölgesinden toplanan kan ise vena cava superior yoluyla sağ atriuma döner. Kalp ve dokular arasındaki bu dolaşıma büyük kan dolaşımı denir.

3.1.2. Küçük Kan Dolaşımı (Pulmoner Dolaşım)  

      Küçük dolaşım sağ ventrikülden başlar sol atriumda sona erer. Ventriküllerin kasılması ile kirli kan, sağ ventrikülden akciğerlere gitmek üzere a. pulmonalise pompalanır. A. pulmonalis, kalpten çıktıktan sonra ikiye ayrılarak sağ ve sol akciğerlere dallar gönderir. Akciğerlere giren bu arterler, alveollerin çeperinde kılcallara ayrılır. Burada kirli kandaki karbondioksit alveollere; alveolerdeki oksijen ise kana geçer. Akciğerlerde temizlenen kan, vena pulmonalisler yolu ile kalbin sol atriumuna döner. Kalp ile akciğer arasında olan bu dolaşıma küçük kan dolaşımı denir.



3.1.3. Portal Dolaşım  

       Abdominal bölgede tek olan organların (mide, dalak, pankreas, ince ve kalın bağırsak) kanlarını toplayan venler birleşerek vena portayı oluştururlar. Vena portea, 9 cm kadar ilerledikten sonra porta hepatisten (karaciğer kapısı) karaciğerin içine girer. Karaciğer içine giren V. portae, burada daha küçük dallara ayrılarak karaciğerin küçük birimleri olan lobuluslar arasında kapiller ağlar oluşturarak hücreler arası bölmeciklere açılırlar. Burada işlenmiş duruma gelen kan, tekrar karaciğerde küçük venler halinde toplanır. Bu venler birleşerek vena hepaticayı oluşturur. V. hepatica karaciğer dışına çıkışta vena cava inferiora açılır. Bu dolaşıma portal dolaşım denir.
Portal dolaşımla sindirim sisteminden emilerek dolaşıma katılan maddeler karaciğerde pek çok işlemden geçirilir. Böylece karaciğer, koruma ve metabolizma ile ilgili birçok faaliyetini yerine getirmiş olur.




3.1.4. Plasental Dolaşım  

      Anne karnındaki bebeğin (fetüsün) kendine özgü dolaşım sistemi vardır. Fetüsü uterus (rahim) içinde besleyen ve solunumunu sağlayan dolaşım sistemine plasental dolaşım sistemi denir.
Fetüs, oksijen ve besinlerini plasenta aracılığıyla sağlamaktadır. Plasenta, anneden kan yoluyla aldığı besin maddeleri ile oksijeni villuslardan süzerek göbek kordonuna (chorda umblicalis) verir. Göbek kordonu aracılığıyla kan fetüsa iletilir. Fetüs içinde dolaşım sağlandıktan sonra tekrar fetus kanı göbek kordonu aracılığıyla plasentaya geri döner. Göbek kordonunda iki arter bir ven bulunur. Arterlere a. umbilicalis, vene V. umbilicalis denir. V.umblicalis, oksijen yönünden zengin arter kanı, arterler de venöz kan taşır.
 
Fetüs dolaşımının özellikleri ;


  • Fetal dolaşımda kalp içi ve kalp dışında ek bağlantılar vardır. Bunlar:  


  1. Sağ ve sol atrium arasındaki septumda foramen ovale denen açıklık vardır.
  2. Plasentadan umblikal ven vasıtasıyla gelen kanı vena cava inferiora aktaran kanal vardır. Bu kanala ductus venosus (arantius kanalı) denir.
  3. A. pulmonalis ile sağ ventrikülden atılan kanı aorta aktaran kanal vardır. Buna ductus arteriosus (bottal kanalı) denir.  


  • Fetüste akciğerler inaktiv durumdadır (Çalışmaz.)
  • Fetüs akciğeri kandan O2 alır. Kana CO2 verirler. 
  • Fetüste sağ ventrikül hacminin ancak bir kısmı akciğerlere gider.
  • Fetüste kirli ve temiz kan karışık vaziyettedir. Dokulara giden kanın oksijenlenme oranı % 60’dır. Plasenta alçak dirençli bir bölge olup gaz değişiminin olduğu yerdir. Bütün metabolizma artıklarının ve temel kimyasal maddelerin, besinlerin alındığı verildiği bölgedir. 
  • Plasenta fetüste akciğer, böbrek ve bağırsakların işlevini yerine getirir.   
 Fetüs Dolaşımının Fizyolojisi

      Plasentadan umblikal venle fetüse gelen kanın yarısı karaciğere gelir. Buradan hepatik venle V. cava inferora katılır. Diğer yarısı ductus venosus ile direkt olarak V. cava inferiora katılır. Bu kan vücudun üst tarafından gelen kanla birlikte sağ atriuma dökülür. Sağ atriumdaki kanın bir kısmı foramen ovale yolu ile sol atriuma, sol ventriküle oradan da aortaya gider. Sağ atriumdaki kanın bir kısmı ise sağ ventriküle gelir. Bunun bir kısmı fetüsün akciğerlerine bir kısmı da ductus arteriosus ile aortaya karıĢır. Aortdaki kanın bir kısmı vücudun üst tarafına, bir kısmı ise vücudun alt tarafına gönderilir. Aortadaki kanın % 73’lük bölümü ise umblikal arter vasıtası ile gerekli değişimin olması için plasentaya gider. Değişim olduktan sonra aynı dolaşım devam eder.



3.2. Lenf Dolaşımı 

      Lenf sistemi yapısı itibariyle dolaşım sisteminden çok farklıdır. Dolaşım sisteminden bağımsız olarak çalışan lenfatik sistem bağışıklık sistemi içeriğini yine dolaşım sistemine boşaltır ve genel olarak bağışıklıkta rol alır.
      Lenf sistemi, kılcal damarlardan doku aralığına geçen ve hücreler arası sıvıyı tekrar toplayarak genel dolaşıma katılmasını sağlayan; vücutta bezler, kanallar, organlar oluşturan sistemdir. Lenf damarları içinde dolaşan, kan plazması ve lenf proteinlerinden oluşan dolaşım sıvısına da lenfa denir. Lenf sıvısı beyin hariç vücudun her yerinde sürekli dolaşır. Lenf sistemini oluşturan yapılar şunlardır:

  •  Lenf damarları
  • Lenf kanalları
  • Lenf organları   




3.2.1. Lenf Sisteminin İşlevi 


  • Doku sıvısı içindeki yabancı ve zararlı maddeleri (mikroorganizma, parazit, hücre atığı vb.) lenf düğümleri içinde süzmek ve temizlemek
  • Vücudu mikroorganizmalara karşı koruyan lenfositleri lenf nodüllerinde üretmek ve bu maddelerin kan dolaşımına katılımı sağlamak 
  • İnce bağırsaklardan yağ asitlerinin emilimini sağlamak 
  • Hücreler arasında ve boşluklardaki su, protein ve elektrolit içeren sıvıyı toplamak ve kan dolaşımını katmak 

       Kan dolaşımında, arterial kapillerden süzülen ve hücreler arasına akan sıvı, venöz kapiller tarafından tekrar kana emilir; ancak bu sıvının 1/10’i geri emilemez. Geri dönmeyen bu sıvı, (lenfa) terminal lenfa kapilleri tarafından toplanır. Lenf dolaşımı ile tekrar kan dolaşımına katılır. Böylece ven kapilleri ile kan dolaşımına döndürülemeyen protein, su ve elektrolitler lenf sistemi ile kana karışmış olur.  

3.2.2. Lenf Damarları 

       Lenf sistemi, periferde lenf kapilleri olarak başlar. Bu kapiller birleşerek lenf damarlarını oluşturur. Dokularda çok yaygın olarak bulunan lenf kapilleri, dokulardaki sıvı fazlasını toplar. Bu toplayıcı ağa lenfa kolektörleri denir. Lenf damarları, bazen yüzeysel olarak derinin hemen altındaki yağ tabakasında bazen de iç organların ve dokuların derinlerinde yer alır. Tek katlı yassı epitel hücreden oluşan lenf damarlarının duvarları oldukça incedir. Lenf damarları içinde lenfanın merkeze doğru akışını sağlayan valvüller vardır.  
      Lenf sıvısını lenf düğümlerine getiren damarlara, vasa lymphaticum afferentia (getirici lenf damarları) ve lenf düğümüne getirilen sıvıyı uzaklaştıtran lenf damarına da vasa lypmhaticum efferentia (götürücü lenf damarları) adı verilir.
 
3.2.3. Lenf Kanalları  

Büyük lenf damarları birleşerek vücutta iki büyük lenf kanalını oluşturur. Bu kanallar ductus thoracicus (göğüs lenfa kanalı), ductus iymphaticus dexter (sağ lenfa kanalı)dır.
 
Ductus thoracicus (Göğüs lenf kanalı): Yaklaşık 40 cm uzunluğunda 4,10 mm çapındadır ve kanal boyunca valvüller bulunmaktadır. Ductus thoracicus; abdomende birinci lumbal vertebralar hizasından başlar, aort arkasından diyaframayı geçerek sol pirogoff açısına açılır. Baş, boyun ve göğsün sol tarafının, sol üst ekstremitenin, karın ve pelvis boşluğu organlarının ve alt ekstremitelerin lenfasını toplar.  
Ductus iymphaticus dexter (Sağ lenf kanalı): 1 cm uzunluğunda 3-4 mm çapında olan bu kanal başın, boynun, göğsün sağ tarafının ve sağ üst ekstremitenin lenfasını toplar ve sağ pirogoff açısına açılır.

3.2.4. Lenf Organları 

Lenf organları; lenf nodülleri, mukoza içi nodüller, bademcikler, timus bezi ve dalaktır.





  • Lenf nodülleri (Düğümleri)  

        Basık fasulye ya da mercimek büyüklüğünde lenf dokusu kütleleridir. Çapları 1 ile 25 mm arasında değişir. Lenf düğümlerinin yapısında yer alan foliküller, makrofajlar, monositler ve plazma hücrelerinden oluşur.
 
       Lenfa, bu nodüllerde süzüldükten sonra lenf damarlarına akar. Bu süzme işlemiyle lenf sıvısı yabancı cisimler ve mikroorganizmalardan arınmış olur. Ayrıca bakteri ve toksinlere karşı savunma hücreleri (antikor, lenfosit) yaparlar.
  
      Lenf damarları boyunca 500 kadar lenf nodülü vardır. Bazen tek bazen de küme hâlinde vücuda dağılmışlardır. Önemli lenf düğümleri çene altı, boynun derin kısmı, göğüs boşluğunda mediastinum, karında porta hepatis ve mezenteryum, koltuk altı, dirsek çukuru, kasık, dil ve hiluslarda bulunmaktadır.

  • Mukoza içi nodüller  
         Boru şeklindeki organların genelinde, mukoza tabakasına ait bağ dokusu içinde küçük lenf dokusu kümecikleri vardır. Bu kümecikler lenf folliküllerinden oluşmuştur. Bağırsak, soluk borusu, bronş ve bronşcukların mukozasında sıralar hâlinde ya da tek tek bulunurlar. En çok bağırsak mukozasında dizeler hâlinde bulunurlar.  




  •  Tonsillalar (Bademcikler)  

       Oropharynx içine yerleşmiş lenf dokusu kümeleridir. Bu kümeler lenf folliküllerinden oluşmuştur. Sağ ve sol olmak üzere iki adet olan tonsillalar, ince bir kapsülle sarılıdır. Tonsillalar, çocuklarda yetişkinlere göre daha büyüktür. Tonsillalarda lenf akışı, boyun ve çene altı lenf nodüllerine doğrudur. Tonsillalar solunum yollarının savunma bariyerleridir. Bu nedenle sık sık iltihaplanabilirler.

  • Timus bezi  

      Timus toraks boşluğunda sternumun arkasında, ön mediastinuma yerleşmiştir. Simetrik olmayan iki lobdan meydana gelmiştir. Timus bezi lenfoid dokudan oluşmuştur. Ergenliğe kadar gelişmeye devam eder ve ağırlığı 30–40 grama kadar ulaşır. Ergenlik döneminden sonra yavaş yavaş küçülerek yerini yağ ve bağ dokusuna bırakır. Çocukluk çağında lenfosit üreterek vücudun savunma mekanizmasında rolü vardır.



 

  • Dalak  

        Lenfoid dokudan oluşan dalak, lenf sisteminin en büyük organıdır. Karın boşluğunun sol üst tarafında, diyaframanın altında bulunan dalak, tunica fibrosa denilen kapsülle örtülüdür. Dalak, loblardan oluşmuştur. Siyaha çalan kırmızı renkte olan dalak; 13 cm uzunluğunda, 8 cm genişliğinde, 200 gram ağırlığında, içi kanla dolu bir organdır. Sempatik sinirin uyarılmasıyla dalak kapsülü güçlü bir şekilde kasılır ve depo edilen kanı dolaşıma gönderir.

Dalağın görevleri;


  • Yaşlanmış eritrositleri süzmek ve parçalamak 
  • Kan depolamak
  • Lenfosit üretmek  







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder